Akhilleus, Truva destanının büyük kahramanı.
Onun öfkesi başlatır destanı.

Agamemnon, Apollon rahibi olan Khryses’in kızı Khryseis‘i kendisine cariye olması için tutsak etmiştir. Babası, hediyelerini yüklenir ve Agamemnon’dan kızını geri almaya gider.
Agamemnon, hediyeleri kabul etmez ve kızını, babasına iade etmez. Kızı vermemesi Apollon’u çok kızdırır ve Akha ordusuna veba musallat eder.
Agamemnon mecburen kızı iade etmeye razı olur ama bir şartı vardır: Onun payına düşen cariyesi Briseis’i alacaktır.
Akhilleus doğal olarak çok kızar ve savaşa katılmama kararı alır.
Kıyasıya savaşta benim kollarım görür en büyük işi
Ama bölüşmede payın en okkalısı sana gider
Hem onur payımdan olayım, hem burada kalayım, ha,
Mal, mülk sahibi edeyim diye seni?
Homeros, onu ve Amazonlar‘ı aynı destanda birleştirir. Elbette destanın kendi kahramanı varken bir Amazon’un mücadeleyi kazanması söz konusu değildir!
Akhilleus ve Tanrılar…
İlyada destanının gururlu, aksi, öfkeli, yakışıklı kahramanının annesinin bir ölümlü olması düşünülemez elbette: Su tanrıçası Thetis…

Onu öldürmenin tek yolu topuğundan vurulması olduğu söylenir.
Anlatılanlara göre annesi oğlunun ölümsüz olması için onu Styx Nehri’ne daldırır. Ancak, topuğundan tuttuğu için bebeğin bu kısmı fani bir et parçası olarak kalır.
Oğlunun şanlı ama kısa bir ömrü olduğunu bilen Thetis, Akhilleus’u dünyadan saklamaya çalışır.
Bazı rivayetlere göre Akhilleus, bu yüzden kız kılığına girer ve Lykomedes kraliyet ailesiyle birlikte Skyros’ta büyütülür.
Bu süreçte, kahramanımız eğitimini, Herkül’ü de eğiten bilge sentor Chiron’dan alır.
Chiron, Akhilleus’u savaşçılık becerileri dışında, binicilik, koşu ve müzik gibi diğer konularda da eğitir. Diğer yandan beslenmesine de oldukça dikkat eder.
Bu nedenle, Akhilleus, daha ufakken bile en ağır mızrakları, kılıçları kaldırabilecek kadar güçlüdür.
Truva Savaşı’na katılma kararı alan Agamemnon, sarayda saklanan Akhilleus’u bulma görevini, zekası ve kurnazlığıyla bilinen Odysseia’ya verir.
Odysseia, Akhilleus’un saklandığı sarayı öğrenir ve saraya bir satıcı olarak girmeyi başarır. Satış yapmak için mallarını ortaya döktüğünde kızlar elbiselerle ilgilenirken, Akhilleus’un ilgisini kılıçlar çeker ve böylece kimliği ortaya çıkar.
En yakın arkadaşı Potroclus’dur. Agememnon’a kızdığında savaşmama kararı alıp geri çekilince, araya giren yine Potroclus olur.
Truva savaşında savaşa katılması için yalvaran Patroklos’a kendi zırhını verir ve sadece savunmada kalmasını tembihler.
Ama onun zırhını giyen Patroklos, Akhilleus sanılarak öldürülür.
Arkadaşının kaybı Akhilleus’u öfkeden deliye çevirir, annesinden yeni bir zırh ister.

Oğlunu korumak isteyen annesi, metalurji ve zanaat tanrısı Hephaistos’tan oğluna yeni bir zırh yapmasını ister.
Bir tanrının dövdüğü zırhıyla savaş meydanına koşan Akhilleus, arkadaşını öldüren Hector’la teke tek dövüşür ve onu öldürür.
Ancak kendi sonu da Hector’un kardeşi Paris’in elinden olur.
Paris’in fırlattığı oku, Akhilleus’un sol topuğuna yönlendirenin de Apollon olduğunu da söylemek isterim.
Böylece su tanrıçası annesinin kehaneti gerçekleşir;
Akhilleus savaştan sağ çıkamaz ama adı sonsuza kadar bilinecektir…
2 Responses
Yine süper bir yazı olmuş 👍🥰🥰🥰