Didimdeyken

Odysseus…

Odysseus, Truva savaşının ve sonrasında Odysseia Destanı’nın en bilinen kahramanlarındandır.

Onun kişiliğinde çokça bulunan niteliklerin birincisi akıl, ikincisi çare bulma yetisi, üçüncüsü de sabırdır. Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü isimli eserinde ”Cin fikirli, yani çok akıllıdır, kurnazdır, güç durumların içinden sıyrılmak için bin bir düzen ve çare düşünür, durmadan düşünür, içinde bütün olanakları tartışıp durur” diye anlatıyor.

İthaka’nın bu ünlü kralı, Zeus kadar akıllı, Athena’nın özel korumasını alacak kadar şanslıdır.

Oldukça zeki ve bilge bir kraldır ama aynı zamanda savaşmayı da gayet iyi bilir.

Aslında Odysseus da, Akhilleus gibi önceleri savaşa girmek istemez.

Ve hatta Menelaos’un elçisi onu almaya geldiğinde deli rolü yapar.

Elçi Palamedes geldiğinde, onu bir öküz ve bir eşeği çifte sürüp, açtığı oluklara tuz ekerken bulur.

Gördüklerine pek de inanmayan elçi, oğlu Telemachos’u sabanın önüne yatırır.

Odysseus mecburen yolunu değiştirir ve böylece hilesi ortaya çıkar.

Odysseus: Akhilleus’un Bulunması…

Odysseus’un adı, İlyada’nın hemen her öyküsünde geçer.

İlk büyük ve önemli görevi tıpkı kendisi gibi saklanan Akhillius’u saklandığı yerden çıkarıp savaşa dahil etmektir.

Yanına aldığı arkadaşları ile, olabileceğini tahmin ettiği yerlerde, Akhilleus’u aramaya başlar.

O sırada Akhilleus, Lykomedes’in sarayında saklanmaktadır.

Odysseus, bir satıcı kılığında saraya girer ve incik, boncuk, kumaş gibi kadınların ilgisini çekecek mallarını satmaya başlar.

Kadınlar çevresini sarıp, mallarını incelemeye başladıklarında, kumaşların altından, gerçek savaşçılara layık bir kılıç görünür.

Odysseus, tam da bu sırada, sanki saraya bir saldırı varmış gibi savaş borusu çaldırtır.

Gerçek kızlar çığlık çığlığa kaçışırken, Akhilleus, kumaşların altından görünen kılıcı kapar ve çarpışmaya hazır bekler.

Böylece gerçek kimliği ortaya çıkar.

Odysseus : İphigenia…

Ordu, uygun rüzgar bulunamadığı için Aulis şehrinden bir türlü ayrılamaz.

Ordu tedirgin olmaya başlayınca bir kahine; Kalkhas’a danışılır…

Kalkhas, Agamemnon’un, av sırasında, Artemis’e adanmış, kutsal dişi geyiği öldürdüğünü söyler.

Tanrıçanın öfkesini gidermek için de, Agamemnon’un kızı İphigenia’yı kurban etmesi gerekmektedir.

Kolay mı bir babanın evladını kurban etmesi?

Agamemnon elbette bu kehanete direnir.

Ancak günler, haftalar, aylar geçer ve gemiler limanda pineklemeye devam eder.

Odysseus ve Menelaos, babayı ikna ederler.

Agamemnon çaresizdir, eşinden kızını getirmesini ister. Ona kızını Akhilleus ile nişanlayacağını söylemiştir. Akhilleus da öyle zannetmektedir, dolayısıyla üzerine düşeni yapar.

Sonrasında, İphigenia’nın gelişini sağlamak için kullanıldığını öğrendiğinde, engellemek için elinden geleni yapar, ancak başarılı olamaz. Agamemnon’a duyduğu öfkenin sebeplerinden biri de budur.

Öykünün bir başka anlatımında, Agamemnon tam kızını kesecekken Artemis duruma müdahale eder ve İphigenia’nın canını kurtarır.

Kurban olarak bir dişi geyik kesilir, İphigenia da, Artemis’in tapınaklarından birinde rahibe olur.

Odysseus: Truva Atı…

Truva savaşının 10. yılında, ordular artık yorulmuştur.

Umutsuzlukları en üst seviyededir, vatanlarına duydukları özlem ise tarif edilemez.

Durumun farkında olan Odysseus’un aklına bir fikir gelir;

Öykü bilindik.

Büyük bir tahta at yapılacaktır. Atın içine ise kendisi de dahil, ordunun en iyi askerleri saklanacaktır.

At yapılır, askerler saklanır, gemiler en yakın adanın ardında saklanır.

Truvalılar, Akhaların çekildiğini, atın ise artlarında kaldığını düşünür. Atı surların içine alırlar ve eğlenceler başlar.

Truvalılar yorulup, uykuya çekildiklerinde sıra atın içindeki Akhalara gelir.

10 yıl süren savaş nihayet biter.

Paris ölmüştür, Helen ile Menelaos tekrar bir araya gelmiştir, Akha askerlerinin çoğu evlerine dönmüştür.

Odysseus mu?

Hayır!

Onun daha yapılacak işleri var…

Facebook
Twitter
LinkedIn
Email

One Response

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir