Öykülerde Apollon, antik dönem insanının hayatında oldukça yer kaplamış.
Her ne kadar karanlık bir yönü olsa da, iyilik seven tarafı da vardır ve bunu göstermekten hiç çekinmez.

Parnassos dağındaki mağarada insanları, onların sürülerini parçalayıp yutan bir yılan vardır.
Bunu duyan Apollon halkını korumak ister.
Yayını, okunu ve yanan bir meşaleyi alarak bu korkunç yılanın yaşadığı mağaraya gider.
Elindeki meşaleyi mağaranın tam ağzına atar ve çıkan duman ile yılanı rahatsız ederek çıkmasını sağlar.
Yılan kendini gösterdiği an elindeki yayı ve oku ile onu yaralar.
Yaralı hayvan acıyla korkunç sesler çıkararak ormanın içlerine doğru gider. Kıvrana kıvrana giderken geçtiği her yeri kan içinde bırakır.
Toprak ana Gaia’nın oğlu yılan Python yere serilmiştir ama her ilkbahar da Parnassos’dan çoşkun seller olarak akarak gelir.
Öykülerde Apollon derken salt Midas‘ın eşşek kulaklarının sorumlusu olması, Hermes’e verdiği altın asa gibi tanrısal hikayelerin dışında aşklarından da bahsetmek isterim.
Aşk öyküleri…
Daphne,
Mitolojik hikayelerin çoğunda bir kaç versiyon oluyor genelde. Ben kendi sevdiğimi seçip aktarıyorum. Apollon ve Daphne aşkının da bir kaç versiyonu var. İşte benim seçtiğim:
Kabul edelim Apollon oldukça kibirli bir tanrı!.
Bu hikayede de başına ne geldiyse kibri yüzünden oldu…
Bir gün Afrodit’in oğlu Eros ile karşılaşır ve onun okçuluk yeteneklerini küçümser.
Eros ise bu durumu hiç de hoş karşılamaz ve iki ok hazırlar;
Oklardan biri altın suyuna batırılmıştır, kime saplanırsa büyük bir aşk ve tutku hissedecektir.
Diğerinin isabet ettiği kişi ise tam tersine, aşk ve tutkudan olabildiğince uzak duracaktır.

Eros, intikamı için altın oku ile Apollon’u diğeri ile de Daphne’yi vurur. Böylece Apollon, Daphne’ye çılgınca aşık olurken, Daphne ondan tüm gücüyle kaçmaktadır.
Bir seferinde yakalanacağını anlayarak babası Peneus’dan yardım ister. O da onu defne ağacına çevirir. Tam bu sırada yetişen Apollon içindeki aşk ateşiyle Daphne’yi yakar. Kopardığı bir dal parçasını ise kendi başına zafer simgesi olarak koyar.
Hyakinthos…

Kronis‘in, çocukları Asklepios’a hamileyken başkası ile evlenmesi, Apollon için oldukça can yakıcı ama yaşadığı aşk yangınlarının da sonu değil!!!
Kral Amykos’un, tanrılar kadar güzel, görenleri hayran bırakan, Hyakinthos adında bir oğlu vardır. Tıpkı herkes gibi, Apollon da onu görünce vurulur.
Zamanla oldukça yakınlaşırlar ve birlikte çok vakit geçirmeye başlarlar.
Diğer yandan, Eos’un oğlu, batı rüzgarlarının tanrısı Zephyros’da gönül verir bu yakışıklıya.
Hyakinthos’un, Apollon ile yakınlaşıp, sürekli birlikte zaman geçirmesine ise her geçen gün daha fazla içerler.
Bir gün iki sevgilinin disk atıp eğlendiklerini görünce daha fazla dayanamaz ve Apollon’un attığı diskin yönünü şaşırtarak Hyakinthos’un başına gelmesini sağlar.
Sevgilisinin kanlar içinde yığıldığını gören Apollon deliye döner. Oğlu Asklepios’u yardıma çağırsa da, ikisi birlikte çırpınsa da bir işe yaramaz ve Hyakinthos ölür.
Acısı o kadar büyüktür ki; Onu her ilkbahar açan sümbül çiçeğine dönüştürür.
O günden beri sümbül çiçeği yeniden doğuşu simgeler.
Yunan mitolojisinin bu yakışıklı tanrısı, varlığı süresince hem çok sevmiş hem de çok sevilmiş.
Ben araştırırken, burada aktarırken büyük bir keyif alıyorum. Umuyorum sizler de sevmişsinizdir, çünkü daha yazmaya değer bulduğum epey öyküsü var…
4 Responses
Merakla bekliyorum🥰🤌
Çok keyiflydi 👏👏👏
Yeni hikayeleri merakla bekliyoruz