Tuğrul Kuşu deyince pek tanıdık gelmez ama Simurg veya Zümrüd-ü Anka kuşunu hepimiz biliriz.
Adı, Yunan Mitolojisinde Phoenix, İran Mitolojisinde Simurg, Arap Mitolojisinde Anka olsa da tüm kültürlerde hikayesi oldukça benzer.
Neden Zümrüt?…
Pek çok kültürün mitlojisinde yeri varken, bir tek Türkler ona Tuğrul kuşu ya da Zümrüd-ü Anka kuşu derler. Çünkü Türkler için onun ayrı bir önemi vardır;

Tengri, dünyayı ve üzerinde yaşayanları yaratır ve tahtına çekilir. Dünyada uyum, huzur, bolluk vardır.
Ancak insan mutsuzdur.
Çünkü kuşların tüyü, diğer hayvanların kürkü varken insan çıplaktır ve üşümektedir.
Dertlerinin çaresini her yerde ararlar.
İçlerinden biri kuşlara sormayı akıl eder.
Kuşlar gökyüzünde, onlardan daha çok şey gördüklerinden belki dertlerinin çözümünün nerede olduğunu da biliyorlardır.
Kuşlardan biri ona Tuğrul kuşundan bahseder. Onun Ulu kayında yaşadığını, gidip derdini söylerse belki yardım edebileceğini söyler.
İnsanlar gidip anka kuşunu bulduklarında, gerçekten de yardımcı olur: Onlara etraflarında ki beyaz taşları bulmalarını söyler. Taşları bulup birbirine vurduklarında kıvılcım çıkacaktır ve o kıvılcımla da kuru otları yakabileceklerdir.
İşte insanlar ateşi böyle buldular…
Ve bu o kadar kıymetli bir bilgiydi ki, o gün bugündür anka kuşuna Zümrüt adını yakıştırdılar.
Şahname’de Anka Kuşu (Tuğrul Kuşu)…
Tuğrul Kuşu, İran mitolojisinde Anka kuşu olarak yerini alır.
Firdevsi’nin, eski İran efsanelerini yazdığı manzum eserinde de Simurg’dan bahsedilir;
Kimi anlatımlarda kral, kiminde yenilmez pehlivan Sam’in bir oğlu olur. Oğlan saçından kirpiğine bembeyazdır. Bu da babayı korkutur ve çocuğun ortadan kaldırılmasını emreder.
Bebeği alırlar ve güneşe en yakın dağa götürüp bırakırlar.
Çocuğun halini görüp kıyamayan Simurg, onu alıp yuvasına götürür ve ona Zal adını verir. Onu yetiştirir, bilgeliğinden aktarır.
Zal büyüyüp geliştiğinde, dış dünyayı merak eder.
Simurg’un yapacağı bir şey kalmamıştır, ihtiyacı olduğunda yakarak yardıma çağırabilmesi için ona bir altın tüy verir.
Ülkesine dönen Zal, güzel Rudaba’ya aşık olur ve evlenirler. Bir süre sonra Rudaba’nın artık bebeği olacaktır. Doğum zamanı geldiğinde ise bir sorun vardır.
Zal yardım istemek için altın tüyü yaktığında, Tuğrul kuşu, Kaf dağından çıkagelir.
Doğan çocuk, büyüdüğünde Zal oğlu Rüstem olarak nam salar.
Tuğrul Kuşu’nun Öyküsü…
Zümrüdü Anka kuşu, Etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağında ki bilgi ağacı / hayat ağacının dallarında yaşar.
Öylesine bilgedir ki; Akıllara gelecek herşeyi bilir.
Bütün kuşların kurtarıcısı ve kralıdır. Eğer başları sıkışırsa, onun yardıma geleceğini hepsi bilir.

Zümrüdü Anka kuşu beşyüzyıl yaşar.
Öleceğini hissettiğinde, ağacın kurumuş dallarıyla kendisine bir yuva yapar.
Ne olduğunu kimselerin bilmediği bir sıvıyla, dalları birbirine yapıştırır.
Ve yuvasının içinde ölmeyi bekler…
Güneş tam üzerine geldiğinde, kuru dallar tutuşur, Zümrüd-ü Anka kuşu yanarak ölür ve sonra küllerinden yeniden doğar.
Dünya kurulduğundan beri böyledir…

Bugüne kadar krallarını hiç görmemiş olan kuşlar onun varlığından şüpheye düşerler.
Ararlar tararlar ama bulamazlar.
Günler sonra uzak diyarlardaki bir başka kuş sürüsü, Zümrüdü Anka kuşunun bir tüyünü tesadüfen bulduğunda ise hepsi umutlanırlar.
Ve dünyanın tüm kuşları bir araya gelerek, sorunlarını çözmesi için Tuğrul kuşunun yanına gitmeye karar verirler.
Kaf dağına varmadan aşmaları gereken aşk denizi, ayrılık vadisi, hırs ovası, kıskançlık gölü, şaşkınlık vadisi ve yok oluş vadisi vardır.
Kiminin gücü yetmez kiminin sabrı…
Bazısı aşkını özler bazısı kendi krallığını, kimisi de umudunu yitirir…
En sonunda kaf dağına varmayı başaranlar geriye dönüp bir bakarlar ki sadece otuz kuş kalmış!
Simurg’un yuvasını bulmayı başaran bu kuşlar, oracıkta anlarlar aslında simurgun otuz demek olduğunu.
Ve bu yol aslında kendilerine yaptıkları bir yolculuktur…
O otuz kuş , simurgun kendileri olduğunu artık biliyorlar…
One Response
İlk defa bu adını duydum süper olmuş 👍😘